15 Kasım 2013 Cuma

Ve Dağlar Yankılandı,Benim de İçim Eridi

Hatırlıyorum da ilkokuldayken,bilhassa kış günlerinin son derslerinde bir kasvet çökerdi sınıfa. Gündüz olmasına rağmen havada belli belirsiz bir karartı dolanırdı. Floresanı açmak kâr etmez aksine daha bir çekilmez kılardı ortamı. Öğretmenimi dinleyesim,kalemi oynatasım gelmezdi.

İşte bugün de tıpkı ilkokuldaki gibi sevimsiz bir kış günüydü.Güneşsiz,bol gri bulutlu,soğuk,cansız,yitik bir Cuma oldu benim için. Tek iyi yanı geçen hafta başladığım ama araya giren vize dönemi nedeniyle okuyamadığım kitabımla bol vakit geçirmekti ki kitabım sonunda bitti.

Kitabın ismi, çok satanlar listesinde yerini alan, Ve Dağlar Yankılandı. Fındık kurdu Gizem'imin hediye etmesiyle tanıştım kendisi ve kalemine hayran kaldığım yazarı Khaled HOSSEINI ile. Üzülerek söylüyorum ki geç bir tanışma oldu bizimkisi. Çünkü bu, yazarın üçüncü kitabı ve ben ilk ikisini henüz okumadım. Ama okunacaklar listesine eklendiler,en kısa zamanda onları da kütüphaneme katmayı planlıyorum.
...
Okuyanlar iyi bilirler ki bazı kitaplara bir türlü odaklanamazsınız, gözleriniz satırlar üzerinde gezinirken düşüncelerinizin başka yerlere gitmesine mani olamazsınız...Bu kitap onlardan değil! Daha ilk sayfasında sarıyor sizi, çekiyor içine. Bir sayfa daha,bir sayfa daha derken bir bakıyorum saatler geçmiş, bırakmak gelmiyor içimden.

Hikayesi nefis bir kere. Dallı budaklı bir hikayeyi ustalıkla anlatan yazarın dili ise enfes. (Tabi burada çevirmenin de hakkını vermek lazım.) Verilmek istenen duyguyu iliklerime kadar hissettim. Son sayfalarda gözlerimin dolduğunu da saklayacak değilim. :) Benim için keyifli bir okumaydı. Her ne kadar bitmesine üzülsem de yeni kitabıma başlamak için sabırsızlanıyorum.


Okumayı planlayanlar varsa bir dakika bile düşünmeden başlamalarını tavsiye ederim.
Keyifli okumalar ^_^







26 Ekim 2013 Cumartesi

Okudum,Bitti: "Soğuk Kahve"


Kitapçıda dolaşırken ilgimi cezbetti Soğuk Kahve. Aldım,okudum,bitirdim. Şimdi biraz kitaptan bahsedip,izlenimlerimi aktarmak isterim...

Ahmet Batman'ın yazdığı Soğuk Kahve kısa kısa bölümlerde aşk, yalnızlık, kadın-erkek ilişkileri gibi konuların anlatıldığı bir kitap. Kısa yazılardan oluştuğu için çabucak okunup geçiliyor sayfalar,çerez gibi...
Çabucak okunup geçiliyor ama o okunanlardan ne anlaşılıyor derseniz orası biraz sıkıntı derim. Çünkü yazar bir şey söylemek isterken aslında birçok şeyi birden söylüyor ve sonuç kocaman bir dağınıklık oluyor. Bir yazıyı okuyup bitirdikten sonra durup düşünüyorum "Ne anladım ben bu yazıdan, ne demek istedi şimdi burada?" diye.. Bulamıyorum. Yani bana kalırsa Ahmet Batman'ın anlatısı çok savruk.
Örnek olarak "Mor Ekoseli Eşofman" adlı yazısından bir paragraf aktarayım:
"Balık yemeyi seviyorum,bazıları sevmez. Ben kalabalık sofraları severim,gürültü her zaman olmasa da çok çekici bir şey. Evde yalnız kaldığımda mutlaka televizyonu açarım. Bu bir yalnızlık korkusu değil." 
Dil dağınıklığının yanı sıra kelime kullanımında da oldukça cimri bir yazar Ahmet Batman. Ben bir kitapta kenarda köşede kalmış kelimelerin kullanılmasından çok mutlu olurum. İsterim ki her yazar sınırlı kullanılmış kelimelerle işlesin eserini ki okurken bize de katılsın sözcükler. Ama bu kitapta öyle bir çaba göremedim. Cümlelerin sıradan sözcüklerle örüldüğü bir kitap olmuş ne yazık ki.

"Hiç mi iyi bir tarafı yok be kardeşim!" diye düşünenler için belirtmeliyim ki altı çizilmesi, hatırda kalması gereken bir kaç afili cümle var elbette.
Beğendiklerimden birkaçını paylaşayım:
"Karşındaki seni çözene kadar varsın, çözüldükten sonrası hep bir sıradanlık."
"Anne diyebilmek başka bir huzur."
"Bu adam çayına şeker bile olur."
"Özgürsen sorun yok. Gökyüzü hala senin."
"Sen unutsan radyolar hatırlatır."
"Hayatında birinin olması seni çoğu zaman sınırlandırır."
"Kalp kanar mı? Evet. Kalp bazen hem kanar hem kanar."
"Ve bazen tek bir doğru insan, koca bir hayatı baştan yazar."
İşte benim Soğuk Kahve hakkındaki görüşlerim böyle. Genel olarak okumaktan memnun kalmadığım bir kitap oldu maalesef ama bana alengirli gelen sizler için anlamlıdır belki.
Alıp okursanız keyifli okumalar dilerim. ^_^

1 Ekim 2013 Salı

Yeni Başlayanlar İçin Çarpı İşi

Geçen kış merak saldığım ama üşengeçlikten ve sürekli ertelemekten rafa kaldırdığım 'etamin işleme projesine' başlamış bulunuyorum.
Başlarken çok tereddüt ettim... "Acaba başarabilecek miyim, ya güzel olmazsa, nelere ihtiyacım var acaba,ay ben bunun malzemelerini nereden bulacağım acaba, bu etamin kasnağa nasıl yerleştirilecek ki??" gibi birçok soru döndü durdu kafamın içinde. Kutsal bilgi kaynağı Google'a başvurdum tabi ki ama istediğim detaylı bilgiye ulaşamadım, parça parça yerlerden bulabildiğim kadarıyla yetindim. Bu yazıyı da çarpı işine gönül verip nereden başlayacağını bilemeyenler için yardım olsun, benim çektiğimi çekmesinler diye yazmak istedim. :)

İvedilikle bilinmesi gereken şey yaptığımız 'kanaviçe' mi 'etamin' mi?

Bu ikisi çok karıştırılıyor. Kimi kumaşa etamin denildiğini,yapılan işe kanaviçe denildiğini söylüyor. Kimisi etamin ile kanaviçenin farklı kumaşlar üzerine işlenmelerinden kaynaklı bir ayrım olduğunu belirtiyor. Araştırmalarıma ve annemden aldığım bilgilere göre kanaviçe,sık dokulu çok küçük deliklere sahip ince kumaş üzerine yapılan işlemelere verilen isim. Etamin ise seyrek dokunmuş, üzerinde iğnenin batacağı delikler belli olan kumaş üzerine yapılan işlemeler.
Kanaviçe işlemek çok daha zormuş,kumaş delikleri neredeyse olmadığı için üzerine suda eriyebilen file gibi bir kumaş dikilerek işleme yapılabiliyormuş. Etaminde böyle şeylere hiç gerek kalmadan büyük delikler yardımıyla bir çırpıda işleme yapılabiliyor. İkisinin ortak noktası çarpı işi olmaları...

İkinci adım olarak çarpı işi için gereken malzemeler nelerdir ve nereden alınır?

Gerekli olanlar; etamin kumaşı,kasnak,dilediğiniz renk ip,etamin iğnesi ve bir de ip makası.
Nereden temin edilirler sorusunun cevabı tabi ki Eminönüüüüü. Alcahamam Caddesi üzerinde bir çok tuhafiye var. Hepsinde çeşit çeşit dikiş nakış malzemeleri bulunuyor.
Fiyatlara gelirsek...
1 metre etamin kumaşı: 9-10 TL
Kasnak: Boyutlarına ve kalınlıklarına göre 4 TL ile 15 TL arası değişiyor.
İp: Bir renk 1.30 TL
Makas: 7.50 TL (Singer marka)

Yani çok da masraflı bir hobi değil etamin.

Her şey tamam da nasıl işleriz?

Hiç gözünüzde büyümesin etamin işlemek oldukça kolay bir iş. Başlangıç olarak basit ve tek renk bir şekil ya da yazı seçmenizi öneririm. Ben ilk olarak minik bir kalp yaptım biraz karıştırdım ama ikinci denemede sıfır hatayla işi kotardım. :)
İşlemek istediğiniz şekli seçtikten sonra etamin kumaşınızı kasnağa geçip gerebildiğiniz kadar kumaşı gerin çünkü gergin kumaşa işlemek daha kolay oluyor. Daha sonra şeklin neresinden başlayacağınıza karar verin ve çarpılamaya başlayın. Çarpılarınızı atarken ipi aynı sıklıkta/gevşeklikte bıraktığınızdan emin olun ki sonradan sökmek zorunda kalmayın. Bu o kadar zevkli bir iş ki başlayınca insanın elinden bırakası gelmiyor. Hemen bitirip geçip karşısına izlemek isteyeceğinize eminim.
Bitirdikten sonra isterseniz çerçeveletin isterseniz kasnakla duvara asın... Nasıl isterseniz,sizin yaratıcılığınıza kalmış gerisi.

Keyifli çalışmalar dilerim ^_^

(İlk denemem)


(Bitirip böyle izlemesi de pek keyifli)

(Güzel arkadaşım için yaptığım çalışma)

(Kitap ayracı)













21 Eylül 2013 Cumartesi

Meraklısına 'Kore Kültür Pavilyonu' Takdimimdir!

Dün Özge'nin yoğun isteği üzerine Eminönü Meydanı'nda var olan Kore Kültür Pavilyonu'nu görmeye gittik.



İstanbul- Gyeongju Dünya Kültür Expo 2013 kapsamında açılan çadırda, uzun yıllardır süregelen Kore-Türkiye dostluğuna dikkat çekilirken Kore'nin kültürel zenginlikleri de tanıtılıyor.

Pavilyon Bağlar,Güzellik,Enerji,Heyecan ve Sevgi olarak 5 tematik bölümden oluşuyor.
Bağlar bölümünde Kore ile Türkiye'yi birbirine bağlayan İpek Yolu sergilenip, kullandıkları ortak kelimelere değinilerek iki ülkenin ortak tarihine dikkat çekiliyor.




(İki dilde ortak olan kelimeler)

Güzellik bölümüne girildiğinde ziyaretçileri ihtişamlı bir çan sesi ile görsel bir şov karşılıyor. Burada Kore el sanatları, geleneksel Kore kıyafeti olan Hanbok ve hep doğayla iç içe yaşayan Korelilerin yaşam biçimleri sergileniyor.




(Ben bu kutuya ba yıl dımm)




(Motiflerimiz de benziyormuş.)


(Geleneksel Kore Kıyafeti - Hanbok)

Üçüncü bölüm olan Enerji'de biraz zayıf kalındığında belirtmeden geçemeyeceğim. Duvarlara yazılan bir kaç cümleden başka bir şey gördüğümü hatırlamıyorum. 

(Kore sergisinde ziyaretçilere hoşluk yapıp lazerle bir şeyler yazıp çizmek için uygulama alanı oluşturmuşlar. Hemen adımı yazdım ben de. ^_^ Ama düşünmeden duramadım bunun yerine Korece bir şeyler oluşturabilseydik daha iyi olmaz mıydı abiler ablalar??)

Dördüncü bölüm Heyecan temasıydı ve benim en çok ilgimi çeken alan oldu. Burada Kore'nin ileri teknolojisi ve kültür harmanlandığı bir robot gösterisi sergileniyor. 





                                   (Robotlar çok kıvrak, gösterileri pek tatlıydı.)

Ve son bölüm olan Sevgi'de iki ülkenin tarihi geçmişi, Kore Savaşı ve Dünya Kupası ile daha da artan dostluk hikayesi etkileyici bir belgeselle anlatılıyor. Bu belgesel de çok başarılı olup oldukça eğiticiydi.
Bir de " Kore- Türkiye iki dost ülkedir" mesajının verilmesinin amaçlandığı bir mesaj odası vardı burada. İsteyen el yazısıyla mesajını bırakıyor isteyen dijital fotoğraf çekme programlarıyla mesajlarını iletiyor.


(Eksik kalamam, ben de mesajımı bıraktım tabi ki)

İşte böyle bir gezi oldu bu da... Merak edip bir türlü gidemeyenler,önünden geçip 'bu da ne ola ki' diyenler ve zaten hiç haberi olmayanlar için yazdım bu yazıyı. Gidip yerinde görmek isteyenler için belirtmeliyim ki son 1 gün kaldı.Sergi 22 Eylül'de sona eriyor. Ama derseniz ki "Sen mis gibi yazmışsın 'Gülcüm' daha gitmeye ne hacet..." o başka tabi. ^_^

Sevgiyle kalın.