17 Şubat 2014 Pazartesi

Yine Bir Şey Öğrendim: Girit Usulü Portakal Reçeli

Hafta sonu annemle işlerimizi bitirmiş yorgunluğumuzu atıyorduk.İkimizin de canı sıkılmış olacak ki annemin 'Reçellerimiz de az kaldı...' demesiyle benim  'Yapalım o zaman!' diye atlamam bir oldu. :)
Düşündük,elimizdeki malzemelere baktık ve portakal reçeli yapmaya karar verdik.
Birkaç saat süren Ar-Ge çalışmalarından sonra içimize sinen bir tarif bulduk ve işe koyulduk.

Malzemeler şöyle;
*1 kilo portakal
*5 su bardağı şeker
*3 su bardağı su
*1 tane limon

Yapımı birkaç adımdan oluşan reçeli yapmaya portakalları kaynatmakla başlıyoruz. Güzelce yıkadığımız portakalları -bütün halde- kaynayan suya atıyoruz.10 dakika kaynayan portakalları alıp soğuk suya bırakıyoruz.Portakal kabuğunun acı suyu gitsin diye bu işlemi en az üç kez tekrarlıyoruz.

Daha sonra 5 su bardağı şeker ve 3 su bardağı su ile şerbeti hazırlıyoruz.Şerbet kaynadıktan sonra istediğimiz şekilde kestiğimiz portakalları içine atıp orta ateşte kaynamaya bırakıyoruz. Dilediğimiz kıvama geldiğinden emin olduğumuz reçele bir adet limonun suyunu da ilave ettikten sonra ocaktan alıyoruz ve dinlenmeye bırakıyoruz. İşte hepsi bu kadar kolay! :)

Portakalların bütün olarak kaynatılması Giritlilere ait bir yöntemmiş. Bazı tarifler, Giritlilerin portakal kabuklarını biraz törpüledikten sonra da kaynatabildiğini yazıyor. Ama bana kalırsa kaynayıp acılığını atan kabukların hiçbir zararları olmuyor. Hatta hoş bir görsellik katıyorlar.

Püf noktaları olarak ise şunları söyleyebilirim;
*Portakallar kesinlikle kalın kabuklu olmalı.Bütün tariflerde bu yazıyor,kalın kabuklu portakal eşittir daha lezzetli reçel :)
*Eğer portakal kabuğunun verdiği hafif mayhoşluğu sevmiyorsanız kaynatma işlemini üçten fazla tekrarlamalısınız Böylece daha tatlı bir reçel elde edebilirsiniz.
*Ve şiresi biraz fazla olsun istiyorsanız 5 bardak sudan biraz daha fazlasını koymalısınız. 

Biz bu tarifi çok beğendik.Yapması da çok eğlenceliydi. :)
Denerseniz umarım sizler de seversiniz.
Sofralarımızın tadı ve bereketi eksik olmasın...

Sevgiler ^_^


14 Şubat 2014 Cuma

Bize de mi 14 Şubat ?

Konumuz malum,14 Şubat...
Ama yazımız alışık olduğunuz üzere 'Sevgiliye alınabilecek on alternatif hediye! ' temalı değil.
Ve hayır,merak etmeyin 'Ayy şekerim bize her gün sevgililer günü!' tadında bir yazı da yazmayacağım :)
Zira ben bu nereden türediği belli olmayan günden hiç haz etmem.(Diğer tüm uydurma günlerden etmediğim gibi.)
Ben bu özel(!) günle ilgili fikirlerimi yazmak istiyorum sadece.
Ve başlıyorum...

Her sene bir ay öncesinden başlar sevgililer günü tamtamları çalmaya,hiç sekmez.Mağazalar kampanya başlatır,vitrinlere büyük puntolu afişler asılır,müşterilere e-mail/sms atılır ve o malum günün geldiğini modern tellallarımız böylelikle duyurmuş olur.
Bugüne önem veren bazı kimseler ise ne yapacağının derdine düşer ve fellik fellik aranır.

Benim bu kadar debdebede anlam veremediğim durumlar:

1) 14 Şubat aşkına: En başta yazmakta fayda var; sevgini ifade etmek için belirli gün ve haftaları bekliyorsan zaten o hislerde birtakım arızalar var demektir.14 Şubat hatrına ifade edilen sevgilerden kime ne hayır gelir...

2) Güller dallar: 14 Şubat'ın olmazsa olmazı nedir?? Tabi ki güllleeerrrrrr! (Akşam facebook,twitter ve instagram karıştırırken bol bol göreceğiz gençler şimdiden kendinizi hazırlayın.) Ah o güller,ah o gülleri sevgililer günü diye alanlar,vah o güllere sevinenler... Adam aylar geçmiş sana bir kuru dal almamış, yolda yürürken gördüğü bir papatyayı koparıp kulağının arkasına takmamış ama bugün koca koca güller yollamış,sen de buna göbek atmışsın... Yapmayın etmeyin. :) Akşam iş çıkışı metroyu gözleyin,herkesin kucağında bir demet çiçek olacaktır.Bu durumda gerçekten kendinizi özel hissediyor musunuz? Yahut çiçeği olmayanlar siz kendinizi ezik hissediyor musunuz? Bunu bi' düşünelim...

3)Ayı meselesi: Ve işte bir olmazsa olmazımız daha var ki o da sevimli(!) ayıcıklaaarrr! Hâlâ bunları sevgililerine hediye edenler var mı yahu? Veya 'Bana sevgilim ayıcık aldıııı! ' diye sevinen kızlarımız kaldı mı? Hayatım boyunca anlam veremediğim/veremeyeceğim bir hediye türü olarak : ayı... Şahsen bana böyle bir hediye alınacağına bir adana dürüm ısmarlansa katbekat mutlu olurum. :)

4) Sevgilisi olmayanlardan yağan beddualar: İşte bunlar da ayrı bir hoş! 364 gün üzülme yalnızlığına (ki yalnızlık bazen üzülmeyi gerektiren bir durum değildir) uyduruk bir gün geldi diye depresyonlardan depresyonlar beğen,olacak iş değil.Sağduyunuzu koruyun gençler! :)

5)Sevgiliye hediye evcil hayvan alanlar: Güllere,ayıcıklara eyvallah derim de buna demem işte! Erkenden kendinize anne/baba sıfatı kondurmak için gidip petshoplardan masum yavruları alıyorsunuz. Sonra arkadaşlarınıza 'Teyze olduuuuuunnn!' diyerekten gösteriş yaptığınız hayvanları ya bakamadığınızdan ya da sevgilinizden ayrılıp 'Ondan kalan hiçbir şeyi istemiyorum!' diye feryat ettiğinizden sokağa atıyorsunuz. Ayıp ediyorsunuz!

6) Gün kutlayanlar: Bir de 'Sevgililer gününüz kutlu olsuuuun!' diyerek dolananlar var.Bunlara da ayrı gülüyorum.Sanki Ramazan Bayramı kutluyoruz :)

...

Hediyelerin kuralına uymak için alındığını düşündüğüm, son derece ticari ve dayatma olarak gördüğüm bugün için düşündüklerim aşağı yukarı böyle...
Ama bu yıl 14 Şubat'ın(bakın sevgililer günü demiyorum) benim için de bir önemi var :)
'Ölmeden önce yapılması gerekenler' listesinin bir maddesine kocaman bir çizik atıyorum inşallah.
Belki onunla da ilgili bir post yazarım sonra belli olmaz. ^_^

Not: Bu yazı sevgilimin olması nedeniyle 'tuzu kuruluk' halinde yazılmamıştır. Olmasaydı da düşüncelerim değişmezdi.



Dilerim aşkı her an iliklerinize kadar hissettiğiniz,özel olduğuna gönülden inandığınız günleriniz olsun...
Sevgiler ^_^